2 Temmuz 2011 Cumartesi

DUNYA ILLUZYONUNUN SIRRI





Dünya ilüzyonunun sırrı acaba nedir? Her şey Tanrı ise neden diğer şeyler ile "tanrı" zihnimiz tarafından ayrıştırılır?

Biz bilincimiz, bedenimiz, antik metinlerin de dediği gibi, “Tanrı’nın kendisine yabancılaşmış maddesel enerjileri” olduğu için, Tanrı’yı falan görmüyoruz. Tanrı’nın, yine Tanrı olan kendine yabancılaşmış maddesel enerjileri, kendisinin bir bütün olduğunu unutmuş suyun çamura düşerek, çamurla kaplanması ve su olduğunu unutması gibi... Okyanustan ayrılan o su damlası, özünde okyanusla aynıdır, ama çamura düştüğü zaman ve çamur olduğu zaman okyanusu olduğunu unutur çünkü artık çamur olmuştur, ancak çamurun içindeki o hala özde okyanustur.

Bu konu çeşitli dinlerde antik panenteist metinlerde de dile getilir mesela Bhagavad Gita’da:

“Toprak, su, ateş, hava, eter, şuur zeka ve sahte ego.. Bu sekiz eleman BANA YABANCILAŞMIŞ MADDESEL ENERJİMİN bütününü oluşturur"

Denir.

Özgür iradeyi açıklamak için evrenin bir "ilüzyon olduğu" öğretisi de devreye giriyor. Bu ilüzyon öğretisine doğu dinlerinde "Maya" denir. Mayayın nedeni de Tanrı’nın kendisidir. Tanrı'nın yine Tanrı olan enerjileri mekanik olsa da ve kendi başına insansal manada bilinç sahibi olmasa da, bu değişik tipte enerjiler çeşitli şekillerde yoğunlaşarak olayları madde uzay bütünlüğü hapishanesinde algılayabilen insansal bilinci meydana getirir. Dolayısıyla bir su damlasının okyanustan ayrılarak özüne yabancılaşması ve artık kendisinin "okyanus" olduğunu unutması gibi, Tanrı'dan (okyanustan) ayrılarak bir su damlasına dönüşen insanlar da aynı şekilde olur.

Bütünün iradesinden kopup ona yabancılaşmaya başlamış parçacıklar, kendilerini ilüzyon dünyasına kaptırarak yeni ama sahte bir “irade” geliştirir: yanılsamanın iradesi. Dikkat edelim, bunu oluşturan da yine Tanrı! Kristal berraklığında bir su damlasının okyanustan kuma düşerek çamur olması gibi, ilüzyon dünyasına düşerek her şeyin bir bütün olduğunu her şeyin bir olan Tanrı olduğunu görmemizi engelleyen çamurla bulutlarla kaplanmışız. Bu bulutlar olmasaydı, herkes maddenin de enerji olduğunu, maddenin, her şeyin okyanustan damlalar gibi Tanrı olduğunu idrak ediverirdi ki zaten bu olsaydı, ayrılık da olmazdı hala okyanus olurdu, su damlası değil yahut sadece kumdan kale olurdu ayrı ayrı kum parçacıkları değil.

Öncelikle dedik ki panenteizme göre biz de Tanrı’yız ama her şeye gücü yeten değiliz çünkü biz bütün değiliz bütünden damlalarız. Burada kendimizi tanrılaştırmıyorum, Tanrı içkin olduğu için madde de kendisinden bağımsız bir "şey" değildir, kimse tanrılaşmaz tanrılaşamaz zira zaten herkesTanrı'dır ama bunun farkında değildir. Kişinin Tanrı olması her şeye gücünün yettiği anlamına gelmez, okyanusu Tanrı olarak su damlasını bizler olarak düşünelim, okyanus o kadar güçlüdür ki dalgalarıyla en büyük devasa gemileri yerle bir edebilir tsunamilerle şehirleri yok edebilir, biz ise okyanustan bir parça olarak bir su damlası olarak bunları yapabilir miyiz? Hayır ancak bu, bizim okyanustan yani Tanrı'dan bir parça yani dolayısıyla Tanrı olduğumuz gerçeğini değiştirmez.

Panenteizme göre aslında evrende Tanrı’dan başka hiçbir şey yok ama ilüzyon/Maya sonucu maddeyi görüyoruz, algılıyoruz örneğin nasıl ki tırnak makası demirden başka bir şey değilse evren de Tanrı’dan başka bir şey değildir, “tırnak makası” kavramı sadece isimdir, zihinde vardır, demirin dönüşümünden ibarettir gerçek olan onun “demirden başka bir şey” olmamasıdır yanıltıcılık isimlerde ve kavramlardadır aynı şekilde evren de Tanrı’dan başka bir şey değildir ama aynı demirin “evrimleşerek” tırnak makasına dönüşmesi ve demirden başka bir şeye dönüştüğünün düşünülmesi gibi, Tanrı’dan özde hiçbir farkı olmayan Tanrısal enerjiler de evrimleşerek madde dünyasını oluşturmuştur ve ilüzyon sonucu Tanrı’dan başka bir şey olduğu düşünülmektedir, buna bağlı olarak da bu ilüzyondan etkilenen zihin yanılgıya düşer. Madde ve beden ilüzyonu da Tanrı’dır, madde Tanrı’ya yabancılaşmış yine Tanrı olan bir enerjidir, Tanrı’ya yabancılaşmış derken ilüzyon dünyasını kurma anlamında diyorum. İşte bu ilüzyonda da hayatın amacı/anlamı saklıdır.

İdrak kapasitemizin, bütün/Tanrı olan özümüzün önünde bulutlar var, kara bulutlar... Aynı güneşin önünde duran kara bulutlar gibi, güneşi/ışığı/özü doğrudan görmemizi kavramamızı engelleyen bulutlar var. Bu bulutlar, özden yani okyanustan ayrılıp su damlası şeklinde kuma düşmüş bir su damlası gibi, ya da kumdan kaleden ayrılarak özü o olmasına rağmen ona yabancılaşmış bir kum parçacığı gibi olmamızla alakalı.

Toparlarsak, insanın yaptıkları ettikleri, aslında Tanrı’nın iradesidir ancak bu özgür irade yok anlamına gelmez, çünkü insanın iradesi de, bütünden kopup evrimleşerek bütüne yabancılaşan Tanrı’nın iradesidir, buna Maya denir, Maya’nın da bir amacı vardır.

                                                                                           Ozan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder