23 Temmuz 2011 Cumartesi

Gnostik yaratilis mitolojisi

"Gnostik" Grekçe bir kelime. "Mistik bilgiyi gören" gibi bir anlama geliyor. Bu kelime, Mö 100 - Ms 300 yılları arasında çok etkili olan grupları tanımlamak için kullanılıyor: Gnostikler.

Gnostikler, pek çok mistik tarafından "gerçek hristiyanlar" olarak nitelenir. Bir görüşe göre İsa karakterini, hayatın ne olduğunu anlatmak için derin sembolleri kullanarak, kurgulayan da bizzat gnostiklerdir. Hristiyanlık, günümüzdeki biçimini almadan önce genel olarak birkaç grup "hristiyanlık" vardı. Biri "mistik hristiyanlık" da denilen gnostisizmdi. Bu kişiler İsa öğretisini bizzat kendilerine mal ediyorlardı. Onlara göre İsa bir semboldü ve mistik öğretileri anlatabilmenin bir yoluydu. Diğer grup olan literalistlere göre (günümüz hristiyanlığı) ise İsa gerçekten de dünyaya gelmiş, beden almış ve literal olarak çarmıha gerilip öldükten sonra dirilmişti. Gnostik metinleri günümüz hristiyanları kabul etmez çünkü Gnostisizm, Roma kilisesi tarafından yok edilmiştir. Gnostik metinleri içeren antik kitaplar da hasbelkader 1945'te Nag Hammadi'de tesadüfen bulunmuştur.

Gnostiklere göre yaratılış hikayesi, hem çeşitli sembolik anlamları içinde barındıran, hem de bunlardan da daha derin psikolojik ve "sembolün de sembolü" olabilecek anlamları içeren bilinçlice oluşturulmuş bir süper-mit tir. Yuhanna'nın Gizli Kitabı ve diğer birkaç gnostik metinde Tevrat'taki Genesis'in tefsiri niteliğinde açıklamalar vardır, bazı varyasyonlar hariç, bu anlatımlar genel olarak aynıdır. Bu sembolik anlatımı, genel hatlarıyla çok kısa bir şekilde özetlemek istiyorum. Aşağıda yazacaklarım, Marcion gibi etkili gnostiklerin Eski Ahit'te anlatılan olgular hakkındaki yorumlarını yansıtmaktadır.  Yani aşağıdakiler "heretik" kabul edilen gnostiklerin görüşüdür: 

Başlangıçta Pleroma adı verilen ilksel Tanrısal bütünlük vardı, var olan düşünülebilen ya da düşünülemeyen her şey Pleroma, "Baba Tanrı" olarak da nitelenen bu ilksel bütünlüktü, Gnostisizm'de "yaratılış" ifadesiyle katdedilen şey, islami anlamda "yoktan var olma" değil emanasyondur.("emanation", sudur, yayılma, bilincin genişleyerek farklılaşması... Bu nedenle panenteistik yapıda olduğu söylenebilir) Var olan her şey bu ana ışıktan yayılmıştır, bu aşamada "Demiurge", "Tanrı" ve madde ikiliği diye bilinen düalizm bulunmaz, işte bu nedenle düalistik olarak bilinen Gnostisizm, bu aşamada Monisttir. 2 ana Gnostik ekolünden Valentin ekolü daha monistik bir yapıdadır, Setyan (Sethian) ekolü ise ortaya çıktığında daha düalistik iken sonra Zostrianos gibi Setyancı Gnostik metinlerde monizme dönmüştür. Her iki Gnostik ekole göre de, Zerdüştiliğin aksine, emanasyon/yaratılış/yayılma aşamasından önce düalizmden çok monizm hakimdi denilebilir.

Başlangıçtaki her şeyi kapsayan (Pleroma), her şeyin üzerindeki ışık ve her şey olan mutlak potansiyel Tanrı bilinci kendisini bilmeyi ister, doğası içinde kendi yansımasına bakma arzusu/itkisi ve böylece kendisi hakkında ilk düşüncesi olan Ennoia var olur. Bu ilk düşünceye "Barbelo" da denir ve mitolojide üstün Tanrıça olarak resmedilir. İşte mutlak potansiyel ya da "Baba", içinde değişik bilinç merkezleri olarak tezahür ettikçe önce ilk düşünce Barbelo, ondan sonra da aşamalı olarak Tanrıça Sophia ortaya çıkar. Pleroma'nın Tanrı bütünlüğünün cinsiyeti yoktur ancak Tanrılığın içindeki sonsuz bilinç okyanusundaki çift kutuplu ilkeleri daha rahat anlatabilmek için "Tanrıça" "Tanrı" gibi ifadeler kullandılar ilk Gnostik hristiyanlar. Yani "tanrıça" da Tanrı da birer sembol anlatılmayanı anlatabilmek için.

Sophia'dan sonra Tanrıça'nın kendisine yabancılaşması, Pleroma'dan farklılaşması dolayısıyla kendisinin içinden kusurlu bir bilinç tezahürü olarak fırlayan Yaltabod (demiurge) isminde düşük Tanrı dünyayı yarattı, (yaratma filli yine islami anlamda değil, emanasyon "yayılma" anlamındadır) Ademi ve Havva'yı da yaratan bu düşük Tanrı'ydı, gerçek Tanrı değil. Bu "düşük" Tanrı, "ben kıskanç bir Tanrı'yım benden başka Tanrı yok" diyordu. Adem'i Havva'yı yarattı çünkü maddenin efendisiydi, ama onlara bir türlü can veremeyince Sophia'dan çaldığı güçle onlara yaşam üfledi, bu yaşam ilahiydi ama düşük Tanrı Yaltabod, insanların bunu bilmesini istemiyordu, daha sonra bu "benden başka Tanrı yok" diyen kıskanç Tanrı, Adem ve havvayı en düşük yerlere yerleştirdi Adem ve havva'nın, içlerindeki tanrısallığı yani gerçek Tanrı ile olan bağlantılarını görmelerini istemiyordu Demiurge. Ancak Pleroma'dan, gerçek Tanrı'dan çıkan ışık Adem ve havva'nın bulunduğu Eden bahçesine düştü ve metafor olarak "hayat ağacı" "bilgi ağacı" olarak tasvir edildi.

İnsanoğlunu yaratan düşük Tanrı Yaltabod, insanın gerçek Tanrı ile olan bağlantısını bilmesini istemiyordu, insanların sadece kendisine tapmasını kölelik etmesini arzuluyordu bu nedenle sürekli "benden başka Tanrı yok, eğer benden başkasına taparsanız yakarım" derdi işte günümüzde anlaşılamayan "Yüce tanrı neden bu kadar kıskançça ortak koşulmasına dayanamaz" sorusunun yanıtıdır bu. Her neyse, işte Demiurge, bu nedenle Adem ve Havva'ya o ağacın meyvesinden yemesini yasakladı.

Ancak gerçek Tanrı'nın sözü Havva'ya yardım etti ve o meyveyi yemesini söyledi, yani "bilgi ağacı" metaforu, insanın özünde gerçek Tanrı ile bir olduğu bilgisiydi, Tevrat'ta, Havva'ya özünü tanıması için meyveyi yemesini söyleyen Tanrı'nın sözü, daha sonra yılan şeklinde şeytanlaştırılmıştır Ancak düşük Tanrı Yaltabod, önlemini aldı ve ikisine de unutkanlık suyundan içirip maddesel alemin en rezil yerine dünyaya attı onları, Adem ve havva'nın içlerinde gerçek Tanrı'ya ait olan tek şey Tanrı'nın ilahi kıvılcımıydı ve düşük Tanrı "sadece bana kulluk edin hayatın amacı budur" derken hayatın gerçek amacı insanın özünde gerçek Tanrı ile birliğini algılayıp Gnosise erişmesiydi.

Tevrat'ta zaten şöyle bir ifade var ilginç bir ifade, Tanrı şöyle diyor: "O ağaçtan yiyerek BİZDEN BİRİ GİBİ OLDULAR"

İşte İsa, yukarda sözünü ettiğim Havva'ya, insan ile Tanrı'nın bir olduğu bilgisini belirtmek için kullanılan "bilgi ağacı" "yaşam ağacı" metaforundan "meyve" yemesini söyleyen ve insanın Tanrı ile birliğniin farkına varıp tekrar Tanrısal bütünlüğe Pleromaya ulaşmasını isteyen Tanrı sözüdür ama Musevilikteki "mesih" kavramını da karşılayabilmek için insanlaştırılmıştır. Hem insan yapılmıştı hem de "tanrı" denmiştir. İşte bu nedenle Tevrat'taki düşük Tanrı Yaltabod "göze göz dişe diş" derken İncil'deki gerçek Tanrı İsa "Göze göz denildiğini duydunuz ama ben size diyorum ki düşmanlarınızı sevin" der, çaktırmadan Eski Ahiti çürütür. Tabi ki daha sonra, kilise tarafından İncil'deki çeşitli bölümler Eski Ahit ile uyumlu hale getirilmeye çalışılmıştır ancak hala pek çok ayet açıkça göze batmaktadır ve eski Ahitle çelişmektedir.

Gnostikler "sır"ları "gizli bilgi"leri çok severlerdi ve bu sırların sadece belli bir ruhsal olgunluğa ulaşmış kişilere verilmesini istlerlerdi bu sırların en önemlilerinden biri de İsa Mesih'in her yerde ve her şeyde, her şeyin içinde bütün insanlardaki ilahi kıvılcım olduğuydu.

Aziz Pavlus'un da aslında bir gnostik olduğu söylenir, tıpkı Gnostikler gibi Pavlus da "sır" ve "gizem"leri çok severdi ancak İncil'deki Pavlus'a ait olduğu söylenen pastoral mektuplar sahtedir, gerçek mektuplarının da bir kısmı editlenmiştir. Yine de şu tip gnostik metinler, hristiyanlar tarafından saptırılarak yorumlansa da, ayakta kalmıştır:

Kol.1: 27 "Tanrı kutsallarına bu sırrın uluslar arasında ne denli yüce ve zengin olduğunu bildirmek istedi. Bu sırrın özü şudur: Mesih içinizdedir. Bu da size yüceliğe kavuşma umudunu veriyor."

Kol.3:11 " Bu yenilikte Grek ve Yahudi, sünnetli ve sünnetsiz, barbar, İskit, köle ve özgür ayrımı yoktur. Mesih her şeydir ve her şeydedir."

İncil'deki bu ayetleri, Gnostik bir incil olan, günümüzdeki hristiyanların kabul etmediği Tomas İncilindeki şu ayetlerle kıyaslayalım:

"1. Bu sözlerin anlamını bulan, ölümü tatmayacak.!

77. İsa dedi : Ben herkesin üzerindeki ışığım. Ben Herşey’im. Herşey benden çıktı ve bana ulaştı.
Ağacı yarın, ben oradayım. Bir taşı kaldırın, beni orada bulacaksınız.! "


İsa basit bir insan ve Tanrı'nın bedene bürünmüş hali değildir, İsa herkesin içinde keşfedilmeyi bekleyen tanrısallıktır, ilahi kıvılcımdır kurtuluş budur. Mitteki İsa'nın çarmıhta ölmesi, günahlara kefaret falan değildir bir semboldür. İnsandaki hayvani doğanın (eidolon) yok edilmesini ve tanrısal doğaya(Daemon) ulaşılmasını simgeler.

İlk hristiyanlara ait antik bir kabartmayı göstermek istiyorum:




Bu kabartmanın orijinali:




Çarmıh, görüldüğü gibi hayvani doğanın yok edilmesini simgeler, resimde sağ üstte görülen Y harfi, insanın 2 yolu olduğunu öğretir, birincisi kurtuluşa götürür bu, tanrısal doğanın farkındalığı ve Gnosis'e götüren yoldur, ikinci çizgi ise dünyada yeniden doğuşa götürür yani reenkarnasyon, bu öğreti de mistik hristiyanlar tarafından Ouroboros yani kendi kuyruğunu yiyen bir yaratık olarak şöyle resmedilir:




                                                    Ozan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder