13 Mart 2025 Perşembe

İnsanları Anunnakiler mi yarattı?

Not: Aşağıdaki yazı yeni çıkan kitabım Mistik Tanrı'dan alınmıştır. Kitabı Kitapyurdu sitesinden, aşağıdaki linkten sipariş edebilirsiniz.

 

https://www.kitapyurdu.com/kitap/mistik-tanri-/711586.html&filter_name=mistik+tanri

 



Sitchin sistemindeki Anunnaki kelimesi,  Sümerce’deki "An" (gökyüzü) ve "Ki" (yer) sözcüklerinden türetilmiştir. Anunnaki, genellikle gökyüzü ve yerin evlilik birliğinden doğan ilahi varlıklar olarak tanımlanır. Onlar, Nibiru isimli kendi gezegenlerinden gelmiş, dünyanın düzenini kurmuş, dünyada halihazırda bulunan çeşitli primatları genetik mühendislik ile bir dizi deney sonucu geliştirerek insanı yaratmış ve kozmik adaleti sağlamak için çeşitli eylemlerde bulunmuş olan, bize kıyasla çok gelişmiş uzaylı “tanrılar”dır.

 

Peki bu uzaylı Anunnakiler, niçin dünyamıza gelmişti? Çok kısaca dünyamızda, onların gezegenlerine kıyasla bolca bulunan “altın” için. Altının Anunnaki mitolojisinde kozmik ve kritik bir önemi var. Sitchin’in okumalarına  ve teorilerine göre altın, Anunnakilerin kendi gezegenlerinin atmosferlerini stabilize etmek veya yaşamlarını sürdürebilmek için kritik öneme sahip, çok gerekli bir maddeydi, Nibiru’nun atmosferindeki sorunları çözmek için altın nanoparçacıkları kullanılması gerekiyordu. Altın tozu hem gezegenleri için hem de biyolojik sağlıkları için olmazsa olmaz bir maddeydi ve kendi gezegenlerinde tükenmek üzereydi.

 

Mitolojiye göre Anunnakiler, Dünya’da altın çıkarma işini önce kendileri yapmak zorunda kaldılar. Ancak bu süreç, oldukça zahmetliydi ve uzun vadede sürdürülebilir olmaktan çıkıyordu. Sonuçta Anunnakiler, her şeye gücü yeten varlıklar değillerdi, bize göre (yani sümerlilere göre) “tanrı” olsalar da onlar da bizim gibi bu evrende yaşayan, bizden farklı olarak çok gelişmiş biyolojik “uzaylı” varlıklardan ibarettiler.

Sümer tabletlerinde geçen bir metin, Anunnakilerin “zor işlerden yorulduklarını ve isyan ettiklerini” belirtir. bu isyan, onları yeni bir çözüm arayışına yöneltti, işlerini yapacak birilerine ihtiyaçları vardı. Anunnaki liderlerinden Enki (bilgelik tanrısı) ve Ninhursag ya da Ninmah (sağlık ve doğum tanrıçası), bu sorunu çözmek için genetik mühendislik yoluyla bir işçi ya da kul / köle sınıfı yaratma önerisini sundu. işte bu kararla beraber, “insanlığın yaratılışı” olarak adlandırılan süreç başlamıştı. Anunnakiler, kendi genetik materyallerini dünya’da buldukları bir hominid türüyle birleştirdi ve böylece homo sapiens ortaya çıktı. yani hominide adeta “ruhlarından üflediler”. Bu işlem, genetik manipülasyonu veya melez bir tür yaratımını içeriyordu. böylece, iddiaya göre, çok daha sonra Tevrat’ta da aynen tekrar edilecek olan “Tanrı’nın kendi suretinde Adem’i yaratma” işlemi gerçekleşecekti. insan, fiziksel görünüş itibarıyla da Anunnaki’ye işte bu nedenle benzemişti. Enki ve Ninhursag, kadın bir Anunnaki’nin rahmini bir “laboratuvar” olarak kullandı. Sümer tabletlerinde geçen “toprak ve kan karıştırıldı” ifadesini Sitchin, dna modifikasyonu ve yapay döllenme olarak yorumlar. Daha sonra bu durum iddiaya göre Tevrat’ta “insan topraktan yaratılmıştır” haline gelecekti. ilk yaratılan insan, sümer metinlerinde “adamu” olarak anılır. ondan gelen işçilere de genel olarak “lulu amelu” ismini vermişlerdi. Bu figür, zekâ ve ömür bakımından epey sınırlı olan bir prototip idi. Yani insan, Anunnaki’nin genlerinden ama zekâsı ve ömrü anunnaki’ye kıyasla çok geride olacak şekilde yaratılmıştı bu mitolojiye göre. yaratılmasının en büyük amacı tanrılarına yani Anunnaki’ye kulluk / kölelik etmek, onun için altın ve değerli diğer madenleri çıkarmaktı. Insan şıp diye bir anda da yaratılmamıştı, genetik mühendislik yoluyla deneme yanılma şeklinde ilerleyen bir süreç sonunda var edilmişti. Bu görüşü savunanlarca denir ki evrim teorisinde keşfedilip yorumlanan pek çok insanımsı fosil, maymuna yakın “ilk insan” türleri şeklinde yorumlanan onca kalıntı, Anunnakilerin ilk deney sonuçlarından başka bir şey değildi. Bunlar insan yaratma sürecindeki ilk deneylerin kalıntılarıydı. Ayrıca mitolojilerde betimlenen, insan-hayvan karışımı, “Centaur” denilen at-insan karışımı varlıklar da, Anunnakilerin başarısız ilk deney sonuçlarından başka bir şey değildi. Ancak bir süre devam eden deneylerden sonra günümüz insanının atası yaratılmış, Anunnakiler de nihayet tatmin olmuştu

Annunakiler, kendilerini insanoğluna olduklarından daha farklı şekilde tanıtmıştı. kendilerinin her şeye gücü yeten yaratıcı, sonsuz güçlü krallar gibi oldukları, her manada bir tanrı oldukları ve kendilerinden başka hiçbir şeye tapılmaması gerektiği öğretilmişti. daha sonra süreç içinde cezalandırma ve ödüllendirme mekanizmaları olduğu da öğretilecekti. Bütün bunların nedeni insanın işini aksatmaması, kölelik motivasyonunu kaybetmemesiydi. “çalışmak en büyük ibadettir” anlayışının kökenini de sanırım böylece antik Mezopotamya mitlerinde buluruz.

 

Ozan Fırat - Mistik Tanrı (sayfa 20-23)




NOT: Bu yazı ve diğer tüm yazılar bana aittir ve hakları saklıdır. Kaynak göstermeden herhangi bir yazımı kopyalamayınız!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder